Susma!

“Çocukkar uyurken sessiz olunur, ölürken değil…”

On yıllardır Gazze’de yaşanan zulüm bizler için artık sıradan olsa da son birkaç haftadır hepsinden daha büyük bir katliam ve soykırım yaşanıyor. Zalim israil; kadın, çocuk, hastanede yatan hasta, güvenlik koridorundan geçen sivil demeden planlı bir vahşet sergiliyor ve maalesef ikiyüzlü batının yaptığı gibi biz de izliyoruz.

Tek farkımız, onlar gönülden ya da fiziken destek olurken bizler kalben buğzediyoruz. Elimizden bir şeyler gelmesini diliyoruz tabii ki ancak ne yapsak yetersiz kalıyoruz. Bir de içimizde kalbinden bile lanetleyemeyen, iki satır yürekli ve anlamlı kınama yazamayan insanlarla birlikte yaşıyoruz. Gerekçe ise eşitlik, adalet(!)…

Bu olaylara “savaş” diyeninden “hangi taraftan olursa olsun”la başlayan, “masum siviller öldürülmesin” diye devam eden ortaya karışık, kimi kınadığı belli olmayan, sanki hayali karakterlere kızıyormuş gibi yapan açıklamalar okuyoruz hayretle…

Hastane bombalanmadan işin vehametini anlayamayınından, kendi “seviyelerindeki” diğer insanların kınamasını bekleyenlere kadar garip bir karakter kartelası görüyoruz.

E hani insanlık için barış ve adalet nidaları? Onlar nereye kayboldu? Sadece “batılı” veya kendi gibi düşünenler için mi bütün bu değerler zinciri? Hangisi o “insan” kavramının içine girebiliyor? Kime zulüm olursa ses çıkarılabiliyor? Kim “makul insan”, kimin değeri nesli tükenmekte olan hayvanlardan daha az? Bunun kararını kim veriyor?

Akıllarımız tüm bu sorularla meşgulken masum insanlar ölmeye, yerinden yurdundan çıkarılmaya, zulüm görmeye ve bilinçli bir soykırıma devam ediliyor.

Bir tarafta canhıraş hakkı savunanlar varken, diğer tarafta hain israilin yalan haberlerine çanak tutan batı medyası duruyor. İzlediğimiz televizyon programları ya da röportajlarda bu hakla batılın çatışmalarını izliyoruz.

Bize düşense sonuna kadar hakkın yanında olabilmek. Hem vicdani hem de İslami kaygımız bu olmalı. Bunu tabii ki her zaman yüksek sesle, büyük etki gücüyle yapamayabiliriz ancak elimizden ne geliyorsa onu yapmak önemli. Az takipçili hesabımızdan bir not veya bir video paylaşmak dahi olsa, insani tarafımızı diri tutmak adına elimizden geleni ardına koyamayız.

Zulüm bitene, acılar dinene, hak yerini bulana kadar konuşmaya ve hakkı savunmaya devam etmeliyiz. Bu, ömrümüzün tamamı demek oluyor çünkü dünyanın sonuna kadar bu karşılaşma devam edecek.

Bizler de Hz. İbrahim’e su taşıyan, yürekli karınca gibi olmaya gayret edelim. Belki vicdanlarımız bir nebze rahatlar ve belki hakkın yanında durarak Rahman’ın rızasına bir nebze yaklaşabiliriz…

Yorum bırakın