Buruk Kalp

Başlığı hüzün içerse de umut içeren bir yazı bu…

Ne zaman kalbim buruk olsa ve vicdanen rahatsız olmadığım bir durumdaysam, o buruk kalbimi severim. Belki bilinçaltımda kalan “Allah hüzünlü kalbi sever” düşüncesi, belki de O’nun acizlerin (ki insan olmak acziyet içerir) yardımcısı olduğunu bilmem, bu fikrin oluşmasına neden. O hal, çok nadir gelse de insanın başına, sevdiğim bir hal.

İnsanlara güvenme konusu açıldığında hep söylerim “ben kendi nefsime güvenmiyorum, başkasına nasıl güveneyim?” diye, kendimize gücümüz yetmezken başkasını tahakküm altına alabilmek ne kadar mümkün? İşte tam da bu yüzden bizim işimiz kendimizle olmalı. Kendi hatalarımızı düzeltme, kendi yanlışlarımızı görme, kendi tecrübelerimizden ders çıkarma vs… İlk işimiz mutlaka kendimiz olmalı! Sonrasında yakınlarımızdan başlayarak faydalı olabileceğimiz konularda yardımcı olmaya çalışmalıyız. Aksi takdirde yapıcı tartışmalarımız bile “sen şunu yaptın, sen zaten böylesin”den öteye geçemez.

Böyle hayatın anlamını çözmüş gibi yazdığıma bakmayın, bunlar kendime notlar aslında. Nefsime, teoride doğru olmaya çalışan kendimden notlar…

Konuyu dağıttım sanırım… Buruk kalpten bahsediyordum…

Buruk kalbimi sevme nedenim de galiba acziyetimin farkına varmam ve sonunda gerçekten tevekkül edebilmem. Ancak öyle masumane bir bakış açısıyla özüme dönüp, hatalarımla, hatasız olan O yüce Yaratan’a sığınabiliyorum…

İyi ki sınanıyorum, iyi ki inanıyorum. Şükür, şükür, şükür…kalpler

Yorum bırakın